9 Ocak 2011 Pazar

Arşivden - 11

 28 Ocak 2010...

Selim Yılmaz #II

Umarım bir daha asla Anadolu yakasına geçmem gerekmez. Ne yapayım, terk edemiyorum İstanbul’u, burada doğdum, burada öleceğim.

Hay aptal kafam. Hani bir daha bu sözcüğü kullanmayacaktın oğlum!?

Vay be Cihangir ha? Buralara en son ne zaman gelmiştim ki? Neyse, alışacağım mecburen. Hayata buradan başlayacağım, sıfırdan. Kiralar tahminimden ucuzmuş buralarda. İşyerindekiler bu fiyata eşyalı ev bulduğumu duysa şaşırırlardı kesin. Ev sahibi de iyi, Halide teyze. İlk akşam yemek de getirdi sağolsun.

Beni Mardin’e tayini çıkan oğluna benzetti galiba. Edebiyat öğretmeniymiş. Edebiyatı nasıl sever ki bir insan? Ben hep üç alırdım o dersten. Ne eksik ne fazla.

Amma çok eşyası varmış bu Halil’in, neyse ki temiz bırakmış. Belki de Halide Teyze temizlemiştir. Ben de belki onun hayatını devam ettirirdim öğretmen olsaydım. Gittik psikoloji okuduk, mal kafam. Ne oldu okudun da. Kendini iyileştirebiliyor musun?

Offf, unut unut!

Umarım kolay alışırım tek başıma yaşamaya. Üniversitedeyken uzakta okumak mı daha güzel, yoksa aile yanında okumak mı diye tartışırdık. Özenirdim ailesinden ayrı okuyanlara. Şimdi öğreneceğiz bakalım nasılmış. Keşke annem olsaydı da onunla yaşasaydım hep. 

Başlama yine, başlama yine!

İş aramaya başlasam mı acaba?

Kalan parayla idare ederim biraz daha, emekli maaşı da var. Biraz daha idare eder öyle başlarım iş aramaya.

Bu koca şehirde otuz yıl yaşasan bile görmediğin yerler kalır diyorlardı di mi? Görelim bakalım. Madem işsiz güçsüz bir adamım, çıkıp dolaşmak benim de hakkım.

Fatih’e mi gitsem? Yok ya en iyisi İstiklal’e gitmek. İnsan içine karışmak iyi gelir. Neye iyi gelir? Herkese bu tavsiyeyi veriyoruz kardeşim. Boşuna mı okuduk? Kendinle konuşmayı kes Selim.

Yürü hadi yürü.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...