9 Ocak 2011 Pazar

Arşivden - 5

05 Ocak 2010...

Kaçınılmaz Son


Sadece insanlar için değil, yeni doğan her canlıyla beraber sen de doğuyorsun aslında. Aynı anda ve birlikte doğduğun her insan, seninle karşılaşana dek seni unutmaya çalışıyor. Onlar seninle karşılaştığı andan itibaren sen, onlardan geriye kalanların başa çıkması gereken bir gerçek halini alıyorsun.                                            

Hayatımız boyunca kendini çok defa gösteriyorsun bize. Bazen tanımadığımız biri için okunan selanın sesiyle irkiliyoruz, bazense en yakınımızdakilere uğruyorsun. Kimi zaman tabutun bir köşesinden tutarken, kimi zaman elimizde kürekle mezar başındayken hatırlıyoruz seni, yüreğimize taş basmaya çalışırken. Kızıyoruz sana, alıp gidiyorsun sevdiklerimizi.

‘Ne olurdu o’nun yerine giden ben olsaydım?’ diyoruz içimizden. Ama elden bir şey gelmiyor. Ne de olsa bütün insanlık tarihi boyunca seni yenmek tüm bilim adamlarının hayaliydi. Ama yenemedik değil mi?

Aynı zamanda unutmaya çalıştığımız o gerçek; günün birinde bizimle de tanışacağın gerçeği, karşımıza çıkıyor tekrar. Türlü senaryolar geçiyor aklımızdan, sonunda umarım ecelimiz ile olur temennisiyle bitirdiğimiz. Kendi merasimimizi hayal ediyoruz.

Acaba yapayalnız mı gideceğiz, yoksa arkamızdan ağlayanlar olacak mı? Bizim arkamızdan neler düşünecekler? Ne kadar yas tutacaklar? Bir hafta? Bir ay? Belki de bir yıl. En fazla.

Ya sonra? Kalanlar kendi hayatına devam edecek. Şanslıysak bayram arifelerinde falan ziyaret ediliriz, o kadar… Tıpkı bizim şimdi yaptığımız gibi.

Umarım kapımızı çaldığında, yaşadığımız hiçbir şey için ‘keşke’ demeyiz.

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...