9 Ocak 2011 Pazar

Arşivden - 8

21 Ocak 2010... 

Hayaller ve Gerçekler 


Şehirden şehre gezme işlerinin bitip de bunaltıcı Ankara’nın içinde kısılıp kaldığımdan beri müthiş bir boşluk dönemindeyim. Gündüzlerimin büyük kısmı kitap okumakla, akşamları ise blog okumak ve film izlemekle geçiriyorum. Yazı yazmak da istiyorum çoğunlukla ama olmuyor aşağıda da söylediğim gibi.

Şu sıralar özellikle, hayatımda hiç olmadığı kadar romanlarla zaman geçiriyorum. Ders kitaplarına bu kadar zaman ayırsaydım çok daha başarılı bir adam olurdum herhalde. Ama romanlarla kitaplar arasındaki fark da burada demek ki. Bağlıyorlar kendilerine bir şekilde.

Öyle ki roman karakterleri çevremdeki insanlardan daha gerçek geliyor bazen. Kahramanlarına bağlandığımı hissediyorum. Sırf bu yüzden sonlarına doğru onlardan ayrılacağım için içimi büyük bir hüzün kaplıyor. Sonra yeni bir kitap, yeni hikâyeler, yeni kahramanlar…

Onlarla arkadaş olmamın, onları çevremdekilerden yakın görmemin, bağlanmamın nedeni içinde bulunduğum durumla birlikte kendimle de alakalı galiba. Çünkü ben de her gece kahramanın kendim olduğu hikâyeler, romanlar yani hayallerle uyuyorum. Ben de arkadaşlarım gibi soyut oluyorum, hayal ürünü oluyorum ve en önemlisi kahraman oluyorum.

Ama ben hayallerimde ne çok zengin oluyorum, ne insanları kurtarıyorum ne de çok yakışıklı oluyorum. Benim hayallerim hep kaybettim şeylerle ilgili ve ben her zaman elimde olmadan kaybetmişimdir, özellikle insanları…

Hayallerin güzelliği burada belki de; yapmadığın seçimlerin sonuçlarını anlık da olsa yaşayabiliyorsun. Kendin kuruyorsun hayatı. Olabilecekleri, başarabileceklerini, o’nu bir şekilde kaybetmiyorsun hayallerinde. Sen hep doğru seçimleri yapmış oluyorsun, onlar ise seni bırakıp gitmiyorlar.

Ama ya yaşadıkların, geçmişin, yaptığın seçimler… Onlar gözünü açtığında aynı yerde duruyorlar.

Gerçek hayatta finallerin rövanşı olmuyor…

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...